Ses'sizlik

Son güncelleme: 2025-01-28 00:01:44

Sessizlik, yargısız bir farkındalıkla doludur. Tıpkı derin bir nehrin dibinde, akıntıya kapılmadan var olan taşlar gibi...

Ses'sizlik

Bazı insanlar, gürültüsüzdür. Kelimeler boşa akmaz dudaklarından, her söz, zihnin derinliklerinde uzun bir yolculuktan sonra, anlam kazandığı vakit su yüzüne çıkar. Onların sessizliği, içlerinde sakladıkları dünyaların ağırlığıyla doludur. Kimi zaman bir gölge gibi yanlarından geçeriz; o derin suların akıntısını fark edemeyiz. Görünüşleri, yüzeyin ötesinde ne olduğunu bize açmaz, yalnızca huzurlu bir sessizlik bırakır geride. Ama sessizdirler çünkü derinliklerinde sakladıkları her şey, gürültüden uzak durmayı gerektirir.

Güç her zaman sesle, görünür bir hareketle kendini belli etmez. Gerçek gücün özü, sessizlikte saklıdır. Tıpkı derin nehirlerin, dünyaya şekil verirken ses çıkarmaması gibi. Nehirler, sessizce akarken toprağı besler, dağları aşındırır, kayaları yontar; ama bunu kimseye duyurmaya ihtiyaç duymaz. Güçlüdürler çünkü amaçları kendilerini göstermek değil, yaşamı beslemektir. İşte derin insanlar da böyledir. İçsel yolculukları sessizlikten beslenir, ama bu sessizlik, yüzeysellikten gelen bir durgunluk değil; aksine, derinleşmekten, anlamı kavramaktan doğan bir dinginliktir.

Bu insanların ruhunda fırtınalar kopsa da, yüzeyde sükunet hakimdir. Onlar için her duygunun, her düşüncenin bir zamanı vardır; tıpkı nehirlerin akışının mevsimlerle uyum içinde olması gibi. Her şey sakince, gerektiğinde yaşanır. Kelimeler, yalnızca derin bir anlam bulduğunda dile gelir, rastgele dağıtılmaz. Böyle insanlar bize, kendi içimize dönmeyi hatırlatır. İçsel sessizliğin ve anlamın, yüzeydeki kargaşadan daha güçlü olduğunu gösterir.

Belki biz de bir parça onlardan ilham alabiliriz. Duygularımızı yüzeye dökmeden önce onlarla barış yapmayı, düşüncelerimizi dışarıda yankı bulmadan önce içimizde tartmayı öğrenmeliyiz. Her şeyin bir zamanının, her anlamın bir derinliğin ürünü olduğunu hatırlamalıyız. Derin nehirler gibi; sessiz, ama engin ve etkili... Yüzeyi sarsmadan, ama kökleri derinlere ulaşarak. Çünkü en değerli olan, en saklı olandır. İçsel sessizliğin gücüyle akan bir nehir gibi; etki bırakır ama izini belli etmez.

Bazı ruhlar sessizdir, ama bu sessizlik, onların boş olduğundan değil; anlamın, gözle görülemeyen bir derinlikte saklı olmasındandır. Bu ruhlar, yaşamın yüzeyindeki hareketliliğe kapılmak yerine, kendi içsel akıntılarında derinleşir. Bir bakış, bir nefes, bir an... İçinde, kelimelerin yetemeyeceği anlamlar barındırır.

Bu derin ruhların sessizliği, yüzeydeki gürültüden çok daha güçlü bir ses taşır aslında. Çünkü onların içinde bir bilgelik vardır; neyi bırakacaklarını, neyi saklayacaklarını ve neyi paylaşacaklarını bilen, ağır ama bilge bir sessizlik. Her kelimeyi tartmadan söylemezler; her hissi incelemeden serbest bırakmazlar. Onların sessizliği, yaşamın akışına katılmanın ve kendini o akışa teslim etmenin bir sonucudur. Bu teslimiyet, yüzeyde görünmeyen ama derinlerde güçlü bir şekilde hissedilen bir huzuru getirir.

Sessizlik, yargısız bir farkındalıkla doludur. Tıpkı derin bir nehrin dibinde, akıntıya kapılmadan var olan taşlar gibi... Bu taşlar, nehrin hareketini gözler ama kendileri yerinde kalır. Derin ruhlar da böyledir. Yaşamın akışında gözlemcidirler, kendi merkezlerinde sabit kalırlar. Sessizliğin içindeki huzuru, akıntının içindeki dinginliği bilirler.

Belki biz de onların yolunu izleyebiliriz. Günümüzün karmaşası, sürekli bir hareket ve ses bombardımanı içinde zihnimizi ve ruhumuzu kolayca kaybedebiliriz. İçimizde, yüzeyde

kopan fırtınaların ardında saklanan derinliği bulmak için durup dinlemeyi öğrenmeliyiz. Bu, kendi içsel sessizliğimizi yeniden keşfetmenin ilk adımıdır.

Ses’sizliğin sesinden gelen kelimelerle, ses ‘SİZ’ olursunuz, Siz ses olur, Sen Biz olur. Ses’sizlik, daha çok sesin yokluğu olarak tanımlansa da aynı zamanda çok güçlü bir sestir. Gürültülü bir dünyada sessiz olabilmek kalbe gelen sessiz harfleri açığa çıkartır. Bir şeyin yokluğu daha büyük bir şeyin varlığına gebedir daim’a. Sessiz misiniz? Ses-SİZ-misiniz? Hangi ses sizsiniz? Aşk ol’sun. Zaten öyle.

Sessizlik ve Derinlik Pratiği:

Sessiz Bir Alan Bul: Rahat bir pozisyonda oturabileceğin sessiz bir alan bul. Bu alan, seni dışarıdaki dünyadan koparacak ve tamamen kendine odaklanmanı sağlayacak bir yer olmalı.

Nefesine Odaklan: Gözlerini kapat ve derin bir nefes al. Nefesinin burnundan içeri girdiğini, bedenine yayıldığını hisset. Yavaşça ve farkında olarak nefesini ver. Nefesin, seni derinliğe davet eden bir kapı gibidir. Her nefeste, daha derine inmeyi hedefle.

Gözlemci Ol: Düşüncelerini, duygularını ve bedenindeki hisleri gözlemle. Onlara kapılmadan, yalnızca izleyici ol. Akışta olan her şeyi, nehrin kıyısından izleyen bir gözlemci gibi seyret.

Sessizliğin Derinliğini Hisset: İçinde bir yerde, kelimelerle ifade edilemeyen bir dinginlik hissetmeye başla. Bu noktada, herhangi bir duygu ya da düşünceyi etiketlemekten vazgeç. Yargılardan, tanımlardan arındığında, yalnızca “olmanın” saf halini hisset. Burası, derin nehrin sessizce aktığı yerdir.

Bir Soru Sor: İçinden gelen bir soruyu sormak isteyebilirsin: “Gerçekte kimim?” ya da “Beni yüzeyde tutan nedir?” Bu soruyu sorduğunda, cevap aramadan sadece sessizliğe bırak. Bırak, sessizlik sana cevabı kendi içinde fısıldasın. Cevapların, dışarıda değil, bu sessizliğin içinde olduğunu hisset.

Dinginlikle Bitir: Pratiği tamamladığında, bedenini ve nefesini tekrar hisset. Sessizliğin içinde bulduğun huzuru, yavaşça bedenine getir ve gözlerini aç. Bu sessizliği yanına alarak, günlük yaşamına dön.

Bu pratiği düzenli olarak yaptığında, içindeki derinliği ve sessizliği daha yakından tanıyacaksın. Hayatın yüzeydeki karmaşasına kapılmadan, kendi merkezinde kalabilme gücünü kazanacaksın. Her nehrin derininde gizlenen dinginlik gibi, senin de içinde saklanan, sonsuz bir sessizlik vardır.